Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÖRE , تورات TEVRAT , TORAH , سوره SURE;
türk- sumer kökenden geliyür !!! Yazan : İsmail İsmailnia Aref 24 – 9 – 2018
TÖRE nasıl ibranice TORAH ve TEVRAT oldu?
di-ri-da , te-ri-ta , ti-ri-da (Sumer) ↔ töre , tür – cür - sür (Türk) ↔ trut , truth (Etruscan) ↔ tertu (Akkad) ↔ torah
ق سو ر ه sureh ↔ (aramaic- hebrew)תּוֹרָה instruction, order" tür , cür , töre , yol , tanrısal tür (divine)" ↔ (arabic) طر
, yol , yasa
*****
DİRİDA , di-ri-da , ti-ri-da , te-ri-ta (Sumer) ↔ trut , truth (Etruscan) ↔ TERTU , têrtu (Akkad) ↔ TÖRE (Türk) ↔
TÜRE (Türk) ↔ TÜR , TÖR , CÜR , SÜR (Türk) ↔ Tevrat , torah תּוֹרָה (Aramaic- Hebrew) ↔ sureh ه ر ق سو طر
(arabic) ↔ "(divine) instruction, order, tür , cür, töre , yol , tanrısal tür , yol , yasa
Şaman gelenekinde de kullanılan, türkce “TÖRE” (TÖREN) sözcükü, 5000 yil önceden yazılı olarak
sumercede “tirida, terita, dirida” anlamı “göksel buyruklar-öğretimler” olarak gözüküyür ve sonra
oradan AKKAD diline (4000-4200 yil önceden) haman anlamla “TERTU” olarak giriyür ...
Akkad dilinden bu sözcük sami dillerine geçiyür ve ibranice de “TOREH” biçimide ortaya çıkıyur ama
yene arabcada “TORAT”(Tevrat) olarakda gözüküyür ki açıkca akkadca “TERTU”ye benzüyür...
“Torah” yahudilerin kutsal kitablarına denilir ki oda sumerce “göksel buyuklar- öğretimler” anlamına
gelir...
Yene islam dinin kutsal kitabında bizler Tanrımız Allah’ın buyuruklarını “SURE” olarak görüyürüz ki
oda yene türkce “TÖRE” ve türkik dil olan “SUMER”de “TERİTA” ve oradan gelen ibranice “TOREH”le
bir kökden ve bir anlamda dır. Sumercede varımız dır :
dirida [INSTRUCTION] wr. di-ri-da; ti-ri-da; te-ri-ta "(divine) instruction, order" Akk. Têrtu
↔Tanrısal Eğitim, Tanrısal Buyuruk
*Kaynak: Pensilvanya Univeristesi’nin sümerce sözlükü ki dünyada en güvenilir kaynak olarak sanılıyur.
Eturkacada; Rick Mc Callister, onu “bağış istemek”, “dilemek” gibi alkılıyur ve böylece yazıyur:
trin, trin-th, trin-th-aSa "to invoke, plead, pray, supplicate" [g/lb83, mp68, pa, dep, gzb]
"to shout" [az96]
*** Rick Mc Callister and Silvia Mc Callister-Castillo
Ama bu sçzcük böyle Massimo Pittau’nın Etruk Sözlükü (italianca) kitabında gözük müyür onun yerine “Leitrum” sözcükü,
“rahib”(şaman!!!) anlamında gözüküyür ki onu yunanca “léitōrhon”la bir kökden görüyür, buda Yunan’lıların ne keder bir
prtancıl uyğarlık oldukları ve Anadolu uyğarlıkından ve dinlerinden etkilendiklerini gösteruyur:
leitrum probabilmente «sacerdote», da confrontare col greco léitōrhon
«sacerdote» (in accusativo) (Liber X 20). Vedi leithrmeri.
*Kaynak: Massimo Pittau
Ama bizim etruskcada varımız “trutnuth”= “göklerin simgalerin yolumlayan”, “yorumcu, yarğıç” trutnuth (Ta
1.174) «interprete» dei segni celesti, dei sogni ecc.; probabilmente corrisponde al
lat. trutinator «pesatore», «giudice, critico» (TLE 118, 697). Questo fa capo a
trutina «bilancia», che è derivato dal greco trytánē probabilmente attraverso
l’etrusco per via della trutum.
Massimo Pittau
Ama biz yene Massimo Pittau’nın sözlükünde etrukcada “trutum” ve “truthut”
sözcükleri varımızdır ki “yorumlama” anlamına geliyürler:
trutum (Liber XI 2) probabilmente trut-um «e guarda!, e osserva!» (imperativo
sing. con congiunzione enclitica), oppure trutu-m «e osservato», participio
passivo. Vedi truth.
trutht (Liber V 18) significato quasi certo «guardate!, osservate!» (imperativo
plur.). Cfr. Cfr. arth, ramueth, raχth, streteth, thenth, trinth, trutht.
trutnuth (Ta 1.174) «interprete» dei segni celesti, dei sogni ecc.;
probabilmente corrisponde al lat. trutinator «pesatore», «giudice, critico» (TLE
118, 697). Questo fa capo a trutina «bilancia», che è derivato dal greco trytánē
probabilmente attraverso l’etrusco per via della trutum.
Ama yene Massimo Pittau bir etrusk sözcükünden söz açıyur ki iki anlamı
vardır:
1-bir “truia” töreni ki orada atlılar sırası bir labrint biçiminde yürüyürler ve
“Trova” anlamınada geliyür. Buda Roma’lıların ne keder atlı törenlerinde türk-
etruklardan etkilendiklerini gösteriyür.
2-Ikincisi: “truia” töreni bu törende rahibler (şamanlar) göklere atılıyürken
(hoplaıyurken) bir tür dini tören yapayürlar... buda aynen türk şamanlarında
“göklere çıkmak törnelerine” benzıyur ki trans halinde Kayın Direk’ine çıkıb
ve göklere gitmekiçün atılmalarla “Sema” yapardiler ki türklerin değişik
Sema’ları buradan geliyür .... Şaman’lar bu uçmak töreninden sonra, göksel
buyurukları ve yıldızları yorumlarıydılar.... türkce “TÖRE” sözcükü olan bu
tören, etruskcada “truia” denilir ve latinceye “amptruare, antruare”=
“atılmakla oynamak” giriyür ki bu töreni Salii adlanan rahib-şamanlar
yaparimişlar. Massimo Pittau bu Salii şamnaların ve Truia töreninin kökenini
bilemiyür oda onun ön-tezi olan “etrusklar türk değilller” inaminden geliyür...
Aşağıda TRUİA sözcükü böylece anlatılıyur:
truia (Cr 7.1) corrisponde al lat. troiae lusus, specie di «giostra o carosello
equestre» che si svolgeva entro un tracciato, a forma di labirinto. Probabilmente
per etimologia popolare già in età romana il lat. troia veniva riportato al nome
della città di Troia, mentre è meglio connetterlo col verbo lat. amptruare,
antruare «danzare saltando» dei sacerdoti Salii, di origine ignota (DELL). Vedi
savlasie[, Thesathei.
Birinci yorum: Tore = göksel yolculuk = göksel yorumlamak (yolumlamak) = göklere şaman yolculuku ve bu
yolculukda göklerin yorumunu(İlahi Yasa’ları) getirmek
*** tör = tür = cür = sür (sürmek) = yol :::: töre = yolculuk = göklere “sürmek”
trutvecia "push out, drive out" [az96]
see Latin trûdere, trûsere "push out, drive out" [az96]
İkinci yorum:
Töre = Dure (Ture)= durmak, göklere kalkmak = tullanmak? = tır-manmak, dır-manmak = (ustlere tır-man-mak)
Bu anlamda etrukcada varımız; “tul”= “dur”; “kalk”
Ve türk şamanizminde “köklere kalkmak”a gerek “töre” denilmiş ola. Bu anlamda etruskacada varımız dır: “tul”= “kalk”,”dur”
tule probabilmente «solleva!», «prendi!», imperativo debole sing., da
confrontare col lat. tolle (LEGL 121). (Ve 3.32 – 6: su ansa di vaso) mini tule
«sollevami!» (= alla salute!) oppure «prendimi!, accettami (in dono)!». Vedi tul.
tul (Liber II 3, 15; III 22; IV 12, 13, 16; V 5, 9, 12; IX 4, 16, 18, 20; X 2; XI 19)
probabilmente «togli!, leva!, solleva!» (imperativo forte sing.) (LEGL 121) da
confrontare col lat. tolle (Trombetti, Olzscha). cisum pute tul «e tre volte solleva
il calice»; ei(m) tul var «e non togliere affatto». tul «solleva (alla salute)!» (su
vaso; AV 0.28). Vedi tule.
Ve sumercede “du” sözcükü “kalkmak” , “du, dur” anlamına geliyür bu sözcük “dub”-“tub” gibi de gözüküyür:
du [HEAP] wr. du8 "to heap up, pile up" Akk. kamāru
dub [HEAP] wr. dub "to strew; to heap up, pile, pour; to whirl up (a duststorm)" Akk. sarāqu; šapāku
tub [SMITE] wr. tu11; tu10 "to heap up; to strike down" Akk. hatû; kamāru
ama sumerce “Tılısm”, “tilismli dualar” sözcüküne de “TU” denilir bu “göksel” olmakla ilişkisi olabiler :
tu [INCANTATION] wr. tu6 "incantation, spell" Akk. Šiptu
ama yene üste-çıkmak nesnesine de sümercede “tubala” denilir:
tubala
tubala [HARNESS] wr. tubax(TUG2)-la2-a "harness (for climbing)"
nasıl ki gözüküyür buda şamanların göklere “tır-man”makıyla bir anlamda olabiler (Keçi ve at gibi) ama sumerce “kaldırmak”,
“üst” anlamında olan “dub”, “tub” sözcükü yene türkce “tepe”, “debe” tözcükünde gözüküyür ve 25000 yil önceden amerikaya
göçerek amerikan yerlilerin dilinde de gözüken sözcük dir.
sumercede biz görüyürüz ki “di-ri-da; ti-ri-da; te-ri-ta” sözcükü; “ilahi yasa” anlamına geliyür, şamanizmde durumdan
duruma “şaman” bu “göksel yorumları”yla bir kökden gelen “töre” olabiliyür…. Biz bunu sonra sümerceden Akkad diline
girerek “têrtu” biçiminde ve haman anlamda görüyürüz… bu sözcük sonra ibranice “Torah” ve “Tevrat” biçiminde ve arabcada
“Sure” biçiminde , her ikiside “ilahi yaslar”= “göksel yasalar” gibi gözüküyür… biz bunların gökden gelmesini yaudiyetde Hz.
Musa’nın dağa çıkıb ve Gökden gelen “on saya” bişmiş kil yaslarıyla gelmesini görüyürüz ve islamda da Hz.Muhemmed kendisi
dağda ve Hera kövülünde Quran’nın birinci suresi “Göklerden ve tanrı terefinden” gelmesini görüyürüz … tüm sonraki Quraan
süreleride yene aynen Cebrail ortakcılıkıyla GÖK’den ve tanrı terefinden gelmesini görüyürüz…. Bu “Göksel Yasların” gökden
gelmesini ve bir “YOL-culukla” (Cebrayilin Yolculuku” biz yene ŞAMANİZM’de görüyürürüz…. Hz.Mohemmed’in merace dedişide
tam şamanlar gibi Burak’a (bir kadın-geyik meles melek) binerek oluyur…
Yani Şamanizm’de her zaman Şaman’nın “göksel buyurukları= töre” bilmegiçün göklere getmesi grekiyür(ata-geyike-geçiye-
kurta ve … binerek), Yahudiyetde ve İslam’da bu “TÖRE” daha “TORAH” ve “SURE” olarak peyğemberler zamani “göklerden
gelmiş” ve “yazılmıştır”… bu “yazılmış töreler” geleneki “sümerden” gelmeli olmalı dır….
Türklerin islam anlayışında yene bu “yazılı göksel töreler” oldukca onları anlamkiçün yene “göksel yolculuka” ehtiyac vardır ve
yene “SEMA yapmak” (göke tırmanmak) bu “töre” gibi ortaya çıkıyur…
Tartışma : bu sözücükün kökeni ne olabiler? Nasıl ki gözüküyür bu sözcük şamanizm inancının törenlerine denilir ve şamanizmde bir avcılıkı
döneminden kalan adamların en esgi din ve inancı dır böylece bu şamanizm törenleri buzulluk
döneminden önceden geliyür ve buda TÖRE sözcükünün 25000 yil önceden türkcede yaranması
gerekiyür.
Bu söz sonra turanik dillerinde ekin ve hayvanları evcilleştirmesiyle yaranan dinlere de geçiyür yani
10000 yil önceden yaşıl-ayparası denilen ve Anadolu-Mesopotamya’da olan eklemeli-dilli ekinçi ve
çobanların, şamanizmden devşirilmiş ekinçilik dinine geçiyür ve buda Türkceyele kardeş olan
Sumer’de 5000 yil önce yazılı olarak gözüküyür....
Bu sözcükün kökeni çok esgilere gidirken onu denemek iği oluyur...
******
Ama arabcada yene “SURE سوُره” gibide “Kuraan”da gözüküyür ama yene “TOREQ طُرَق ”=”YOL”
anlamaında şimdi konuşulan arabcada görüyürük.
Olur “TÜR”, olursa “CÜR”,”SÜR” biçiminde ve “YOL” anlamında türk dilinde gözüküyür buda bu
“şaman” sözcükünün nasıl “avcılık döneminde” kutsallaşmış olması ve tanrısal yolları , “YASA” olarak
gösterdikini görebileriz...
Bu “TÜR” ve “SÜR”, “CÜR” sözlerinin “tanrısal yol”=”yasa” anlamında nasıl sümerlerden sonra
şimdiki ibrahimi dinlerine geçtikini gösteriyür...
Türklerde şimdi de “YOL” haman “TÖRE”ni gösteriyür ve buna örnek “yol’dan çıkmak”= “töre den
çıkmak”, “yola gelmek”= “töreye gelmek”, “yolda olan oğlan”= “töreli davranan oğlan” , “başı yola
olmak”= “töresel davranmak”....
TÖRE = YOLA = YÜRE = yolunda yürüyen
TÜR = CÜR = SÜR = YÜR .... hapısı “YOL”dan ve “YÜRÜMEK”den geliyürler... yene “uyğunluk” ve
“harmoni”nide gösteriyürler...
Esgi türk savaşçı “Alp-er” inamında; “TÖRE”, “YOL” büyül yer alıyur ve savaşçıların önce Çin’nin
kuzey’in, Kore’ni ve sonra Japon’ya nı elegeçirenden sonra türk savaşçılar “TÖRE” ve “YOL” inanci
oralarda “TAO” ve “ZEN” olarak ortaya çıkır ve oranın uyğarlıkında büyük rol oynuyur...
Ama Şamanik Töre – Yol inancının kökeni çok esgilere giderek Avcılık Donemine gidib çatıyur böyleki
benzer inanci biz “Ameriklı Yerlileri” içinde de görüyürüz. Bu yerliler buzulluk döneminden önce,
Siberya türklerinden 25000 yil çnce ayrılıb ve 10000 yil Bringiya’da kalandan sonra, Buzulluk Dönemi
kurtarıb ve sıcaklık buzları eridib ve denizlerin suyu artıb ve 120 metir daha yükselib ve onun
sonucunda Beringiya sular altında kalınca bu Beringiya türklerinden bir bölümü Amerikaya göçmüş
ve oranın yerlilerinin temelin oluşturmuştır...
Bunca onlarda da TÖRE ve YOL benzeri törenler olması bu TÖRE’nin “Tanrısal Eğitim” olarak 25000
yil öncede olmasını gösteriyür ve sonra bu gelenek olur türk şamanizminde; olur türkik olan
sumerlerin dininde ve ondan alınan İbrahimi dinlerde o cümleden İslamda SURE olarak ve
Yahudiyetde Torah ve Tevrat olarak gözüküyür...
TÖRE Konusuyla İlişkisi Olan ve Olmayan Değişik Dillerde
Ama Türkik Kökenli Ayrı Sözcükler
TU (Sumer) ↔ Dİ (Sumer) ↔ DE , DEMEK (Türk)
Sumercede “TU” sözcükü “tılısm” anlamına geliyür buda sami dillerinde “tılısm” sözcükünün nerden geldikini gösteriyür. Bu
sözcük yene sumercede “demek”, “de” anlamınada geliyür... yene bu köknden sumercede “Dİ” eylem sözcükü vardır ki “DA-
nışmak”, “DE-mek” anlamını daşıyur. Bu sözcükler türkcede öylece biçimde ve öylece anlamda gözükmekde dir.
Sumercede varımız:
tu [INCANTATION] wr. tu6 "incantation, spell" Akk. Šiptu = ( tu ↔ tılısm, buyu söylemeki)
di [SPEAK] wr. di "non-finite imperfect stem of dug[to speak]" Akk. atwû; dabābu; qabû = (di↔ de-mek )
Truna ; Thruna (Etrusk) ↔ Töre ; Tören (Türk) ↔ Trone (English)
Türkce tören ve töre sözü aynı halde bir kusal, hakanlık yerininde anlamına geliyür ... bu sözcük etruskcara “truna” ve “thruna”
biçiminde gözüküyür ama birde “truna” yönetmek anlamıda geliyür . Bu sözcük etruskcadan “thronus” olarak latinceye geçiyür
ve sonra avropa dillerinde şimdide işlaniyür:
Etruskcada verımız dır :
Etrusk:
trin, trin-th, trin-th-aSa "to invoke, plead, pray, supplicate" ↔ dilemek , tapanmak
[g/lb83, mp68, pa, dep, gzb]
"to shout" [az96]
*truna, *thruna "power, command, sovereignty, rule, government" [mp68, pa, dep] ↔ güc ,
buyurmak , yönetmek , başçılık etmek , devlet
see turan "lady" [mp68]
Greek gloss droúna (Hesykhios) [mp68]
see Greek túrannos "tyrant" [mp68]
trin (Liber III 18; IV 14; VII 2; VIII 17, 23; 7) probabilmente «spruzza!» (con
l’acqua benedetta o col vino), imperativo forte sing. (LEGL 121, 131). trin flere
Nethunsl «spruzza sulla vittima di Nettuno». Vedi trinth, trinthaśa, trinum. ↔
kutsal su ya şerapla kutsamak (bu işi türk şamanizminde su ve qımızla yapıyurlar,,,, bayramlar Xalxal’da kutsal
bulakların sularıyla da eve seperek ve başdan dökerek yapıyurlar)
ingilscede varımız dır:
THRONE
Date: 1100-1200
Language: Old French
Origin: trone, from Latin thronus, from Greek thronos
Kaynak : Longman
tur-, tur-a, tur-e, tur-i, tur-u, tur-une, "to give, dedicate" [am91, cb, v, g/lb83, mc91, pa,
dep]
turan "given" [am91] turu "donator, giver" [az96]
"dedicated" [mc91]
tur-u-ce, tur-un-ke, tur-i-ce, tur-ce, tiurke "s/he gave (it), given, s/he dedicated"
[am91, az96, cb, v, g/lb83, mc91, lb 299, mcv, pa]
tur-une "cession, yielding' [mp68: 405] "gave" [az96]
turuce "s/he dedicated" [pa] turza "offer" [pa, dep]
see Latin dare, donum "to give, gift" [lb 90, mp68/75, pa, dep]
see Greek dôron "gift" [pa, dep]
see Russian dat' "to give" [dep]
see Sanskrit danam "gift" [dep]
see Armenian tur "gift" [dep]
see Old Slavic daru "gift" [dep]
tur, tura "incense" [g/lb83 90] see Latin tûr, tûris "incense" [g/lb83 90]
see Greek thúos [g/lb83 90]
turan "Aphrodite, Venus" [cb, djh 95, g/lb83, mc91: 53, EM]
patroness of Vulci [EM]
"lady, mistress" [lb 90, mp 75] "(godess of) love, worship" [az96] turanuve, turannuve "lovable, venerable" [az96]
see tur "to give" [Morandi cit. am91] see Greek túrannos "tyrant" [mc91: 83]
trutnuth (Ta 1.174) «interprete» dei segni celesti, dei sogni ecc.;
probabilmente corrisponde al lat. trutinator «pesatore», «giudice, critico» (TLE
118, 697). Questo fa capo a trutina «bilancia», che è derivato dal greco trytánē
probabilmente attraverso l’etrusco per via della trutum.
trutht (Liber V 18) significato quasi certo «guardate!, osservate!» (imperativo
plur.). Cfr. Cfr. arth, ramueth, raχth, streteth, thenth, trinth, trutht.
***kaynak : Compilation and translations from French, Italian and Latin
by Rick Mc Callister and Silvia Mc Callister-Castillo ©1999
Cae (Etrusk) ↔ Kut; Kutlamak (Türk)
Caerimonia (Etrusk) ↔ Caerimonia (Latin) ↔ Ceremony (English) ↔ Kutlamak (Türk)
Etruskcada varımız dır :
cae, cai "Caius, Gaius" [g/lb83. mc91, mp68: 233]
"happy" [az96]
< kavie [az96] see Latin gaius, Italian gaio "happy" [az96]
caerimônia "awe, religious ceremony" Latin [lrp 48, rah 59]
< *caerimo [rah 59]
< Caere, Etruscan town? [lrp 48]
*****Etruscan Glossary ---Compilation and translations from French, Italian and Latin by
Rick Mc Callister and Silvia Mc Callister-Castillo
http://etruscans1.tripod.com/Language/EtruscanAA.html
CEREMONY
Date: 1300-1400
Language: Old French
Origin: cerymonie, from Latin caerimonia
ŞERŞER , ŞİRŞİR (Sumer) ↔ ZERİ , ZERİC (Etrusk) ↔ SERERE (Latin) ↔ SERİES (English)
↔ SIRA (Türk)
ŞERTİ (Sumer) ↔ ZERİ , ZERİC (Etrusk) ↔ ŞERİT
Türkce “sıra” ve “sıralamak” sözcükü sumercede “serser”= “sincir” olarak gözüküyür bu sözcük etrusk türkcesinde
“zeri , zeric” olarak gözüküyür ki oda “sıra”,”zincir”, “ard-arda” anlamına geliyür. Bu sözcük sonra latinceye “serere”
olarak giriyür ve oradan Avropa dillerine “seri” biçiminde giriyür.
Türkce “sarımak” ve “sırımak”=”dikmek”de bu kökden olabiliyür.
Sumercede varımızdır:
šeršer
šeršer [CHAIN] wr. kuššir3-šir3 "chain" Akk. šeršerru = ZİNCİR
šerti
šerti [STRIP] wr. tug2še-er-ti "strip of cloth" = ŞERİT
Türkce varımız dır:
SARI: 1- Sarı renk, sarışın 2- Sarılı, sarılmış, saran, sarılma
Ve Clauson ortaçağ türkesinde SIRI-makı böyle yazıyur:
<<< 2 sırı:- (sew, quilt, smock’ (a garment)) ‘to quilt or smock’ (a garment). Survives as sırı- in NE, SE, NW, SW
Az.; SC Uzb. sir-; SW Tkm. sıra-. Xak. xı (after 1 sırı:- (poop, shit, defecate) (срать)) and one says ol kidiz sırı:di:
‘he sewed with reinforced stitches’ (xata. . . xiyata muakkada), in Turkmen fashion, the felt from which the curtains
and coverings (qirdm... wa ağšiyaluha) of tents are made during migrations (yawma'l-za'n) Kaš. III 262 (sırı::r,
sırı:ma:k): Osm. xv Pe. ajandan ‘to sew’ igne İle sırımak TTS III 626.>>>
Etruskcada Pittau böyle yazıyur :
<<< zeri, zeric (zeri-c) (Liber IV 2; V 2, 22; IX 1, 8) probabilmente «(e)
serie, fila, catena, seguito, sequenza, sortilegio», da confrontare col lat. series
«fila, catena, serie». ecn zeri lecin «questa sequenza effettuate». (Cippus 42;
Pe 8.4) ein zeri una forse «non faccia (più) questione» (?). Vedi zerina, zeriś,
seril.>>>
<<< zeru (AV 4.2 - 4: su statuina plumbea) probabilmente «oggetto di
sortilegio». zeru Cecnas «oggetto di sortilegio di Cecieno». >>>
TÖRE (Türk) ↔ TZERİ , ZERİ (Etrusk)
Etruskca “Z” sesi tebriz türkcesinde “C” sesi gibi “TZ” gibi okunuyur ki şimdide “PİZZA” sözüde “PİTZA” gibi
okuluyur.
Etruskca “ZERİ” gibi yazılan ve “TZERİ” okunan sözcük, türce “TÖRE” sözcüküyle bir anlamda ve bir biçimde dir.
Etruskcarada varımız dır:
zeri, zeri-S "legal, sacred act, rite, object" [g/lb83, lb 90, mp 68/75, pa, dep] ↔ TÖRE , KUTSAL TÖRE , TÖREN
< *zer- "holy" [rab 332]' ↔ kutsal
SAR (Sumer) ↔ ZEHERİ (Etrusk) ↔ YAZIR (Türk) ↔ sıyır-mak (türkce)
Türkce “yazmak” ve “yazır” sözü ki “siğirmek”le bir kökden dir sumercede “sar” olarak
gözüküyür ve etruskcada “zeheri” olarak göze çarpıyur:
Sumerce varımız : sar [WRITE] wr. sar; sarar "to write" Akk. Šaţāru ↔ siğirmek, yazmak
Ve etruskcada varımız:
< *zeheri < *steh-e-ri, *steigh-, *steig- "incision, cleft in divinatory liver" > "writing"
[az96, 29 Mar 99] ↔ yazı , adak koçün ciğirinde olan “yazılar, çatlaklar” ki onla geleceki okurlaridi, (ZEHERİ=YAZIR) see Lemnian zeronai, zeronaith [mp68: 99]
Töre (Türk) ↔ Trut, Truth (Etrusk)
Etruskcada, “trut, truth” olarak gözüken ve “töre” anlamına gelen sözcükü; “tören”, “kutsal
eyelem” anlamı daşıyur. Bu etrusk öscükünden, “trutnut”, “Trutnuth” ve “trutnuvt” sözcuku;
“buyucu”, “kahin”, “uykuları, göksel simgeleri yorumlayan” anlamında doğuruluyur.
Ingilisce etrusk sözcükünde varımız dır:
trut, truth, trut-ana-Sa "sacred act" [mp68, pa, dep]
"libation" [g/lb83]
"to investigate" [az96] ↔ “töre”, “dilek içgisi önermek”, “yorum yapmak”
trutnuth, trutnut, trutnvt "priest, oracle, fulguriator" [g/lb83, mp68, pa, dep] ↔
“buyucu”, “kahin”, “uykuları, göksel simgeleri yorumlayan”
Massimo Pittau’nın etrusk-italian sözcükünde varımız dır:
<<< trutnuth (Ta 1.174) «interprete» dei segni celesti, dei sogni ecc.;
probabilmente corrisponde al lat. trutinator «pesatore», «giudice, critico» (TLE
118, 697). Questo fa capo a trutina «bilancia», che è derivato dal greco trytánē
probabilmente attraverso l’etrusco per via della trutum. ↔ “buyucu”, “kahin”,
“uykuları, göksel simgeleri yorumlayan” >>>
Trutht (Etrusk)↔ töre, yorumlamak
trutht (Liber V 18) significato quasi certo «guardate!, osservate!» (imperativo
plur.). Cfr. Cfr. arth, ramueth, raχth, streteth, thenth, trinth, trutht. ↔ töre,
yorumlamak
TİLE (Türk) ↔ TİLET (Türk) ↔ DİLEK, TİLEK (Türk)
Clauson yazıyur:
D tilet- (d-) (seek, search) Caus. f. of tile:- (seek, desire, ask for, wish, request); s.i.s.m.l. Uyğ. vııı ff. Bud. bizig kut
tiletü yarlıkap ‘deigning to order that the favour of heaven should be sought for us’ USp. 88, 13: Xak. xı ol am:
tiletti: ‘he ordered someone to seek him’ (yatlubahu), so he searched for him (fa'ftaqadahu) Kaš. II 310 (tiletü:r,
tiletme:k): Čağ. xv ff. tilet- Caus. f.; talabamdan ‘to order to seek or summon (someone)’ Son. 199%'. 8 (quotn.)…..
↔ dilek
Clauson yazıyur:
tile:- (d-) (seek, desire, ask for, wish, request) originally ‘to seek (for something Arc.)'; hence ‘to desire (something
Acc.); to ask (someone Abl.) for (something Acc.)'. S.i.a.m.l.g. usually in all meanings; in SW Az., Osm., Tkm. dile-,
Türkü vııı yirčl tiledim ‘I sought for a guide’ T 23: vııı ff. IrkB 24 (emig): Man. M III 22, 3-5 (ii) (itiglig): Uyğ. vııı
ff. Man.-A barča kišiler ınča tîleyürler ‘all men seek for (or desire?)……
Tur (Etrusk) ↔ bağışlama, bağiş
tur (Liber IX 34; XI 4) probabilmente «dona!» (imperativo forte sing.), da
confrontare col greco dõrhon «dono». Vedi tura, ture, tur(a)ce. ↔ bağış
Tür ; Cür ; Sür (Türk) ↔ Tilla ; Sar ; Esir ; Sila ; šušer (Sumer) ↔ Tul طول ; Seyr سِیر ;
Teriq طَریق (Arab) ↔ YOL ; SÜR-mek
Önceden YOL konusunda konuşmuşiduk ve bu sözcükün şamanizmda önemine gelib çatmıştık ...
şimdi türkce “TÜR”, “CÜR” ve “SÜR” sözcüklerinin temel anlamının “yol” oldukunu görmek isteriz.
Bu konu “sür” sözcükünde açıkca gözüküyür ve “tür” ve “cür” sözcüklerininde onun ayrı “türü”
olmasına biz türk diliyle bir kökden olan sumercede gelib çatuyuruz .
Sumercede “esir”, “tilla”, “sila” sözcükleri “yol” anlamında dır ama “r↔l” değişimiyle bu sözcükler
“tür” ve “sür” sözcüküne yakın oluyurlar elbette sumercede “esir” sözcükü bu ses değişiminin
sumercede ne kader yaykın oldukunuda gösteriyür birde bizim sumercede “sar”=”kaçmak” varımız
dır yene “yol-getmek” anlamına geliyür. Bu sözcükler sonra sumrceden arami yolıyla arabcaya
“Seyr”, “tul”, “tariq” olarak giriyür.
sila [STREET] wr. sila; sila3 "street" Akk. sūqu ↔ YOL
tilla [STREET] wr. tilla2; tilla3; tilla; tilla4; tilla5; tillax(|AN&AN|) "street" Akk. Sūqu ↔ YOL
tilla
tilla [STREET] wr. tilla2; tilla3; tilla; tilla4; tilla5; tillax(|AN&AN|) "street" Akk. Sūqu ↔ YOL
esir [STREET] wr. e-sir2; e-sir "street" Akk. Sūqu ↔ YOL
sar [RUN] wr. sar "to run, hasten" Akk. hamāţu; lasāmu ↔ KAÇmak
ama türkcede “yol” sözü “col” olarakda gözüküyür ve buda “tur” sözüne yakınlaşıyur. Clauson
böylece yazıyur:
“…. yol ‘road, way’ 'Alt 3e: xııı (?) if the transcription is right, in Oğ. sometimes spelt yol, e.g. yolda ‘on the way’
248, and sometimes col (djol), e.g. colda (djolda) 228: xıv yol ‘road, way; time (s)’ Qutb 81-2; MN 114, etc.:…”
Yene sumercede SUSER sözcükü “yol” anlamında varımız dır ki oda türkce “CÜR” ve “SÜR” söziyla
yakındır .... türkcede “TÜ↔CÜ” değişimiyle “SÜR” ve “CÜR” ikiside “YOL” anlamındadırlar:
šušer [ROAD] wr. šu-še-er "far away lands; road" Akk. harrānu; nasīkātu ↔ YOL
ara [TIMES] wr. a-ra2 "times (with numbers); ways; way; omen; step (math.)" ↔ YOL
tirida [RUNAWAY] wr. ti-ri2-ga; ti-ri2-da "runaway" ↔ kaçmak
TÖRE (Türk) ↔ תורה tora (Hebrow) ↔ Tanrıdan gelen buyuruk
Tevrat sözlükünden alınmış: <<< Most striking is the feminine noun תורה(tora), which is the familiar word Torah. BDB Theological Dictionary
proposes that this word may have originated in the casting of lots, but here at AbarimPublications we find the
connection to the above mentioned symbolic structure more compelling. The meanings of our noun fall into three
categories:
Instruction, of humans by humans (Proverbs 1:8, Psalm 78:1), or of humans by God (Isaiah 30:9 Jeremiah
9:12).
Law and legislation (Exodus 16:28, Joshua 24:26).
Customs or manners (2 Samuel 7:19).>>>
TÖRE, TÜR, CÜR, SÜR sözcüklerinden alınan ve yaranan sözcükler:
TÖR: 1- Türemek, çoğalmak, yaratılış 2- Makam, mevki, onur yeri, şerefli yer 3- Usul, kural, teamül
TÖRE: 1- Düzen, gelenek, usul, teamül, geleneksel hukuk 2- Türeyiş,yaşayış, çoğalma, yaratılış
TÖRELİ: Töresi olan, töreye bağlı, geleneklerine bağlı
TÖREMEN: Görgülü, töreye bağlı
TÖREN: 1- Töreye uygun yapılan, töre gereği yapılan, merasim 2- Soylu, necip, seçkin
TÖRKİN: Kök, menşe, dip, soy
TÖRÜ: 1- Yasa, devlet düzeni 2- Türeyiş, yaratılış
TÖRÜCE: Töreye ve yasaya uygun
TÖRÜİÇİ: Töreye uygun
TÖRÜLÜG: Töreye bağlılık, Töre bilgisi, Töre uygulaması
TÖRÜM: 1- Türeyiş, yaratılış 2- Töreye bağlılık
TÖRÜMÇÜ: Töreye bağlı, soyuna bağlı
TÖRÜN: 1- Soylu, soyluluk 2- Tören, merasim, ihtiram
TÖRÜTGEN: Yaratıcı, yaratan, halik
TÜR: Soy, kök, orjin, çeşit, kan, damar, doğuş, yaratılış, oluş
TÜREL: Türeli, töreye bağlı, töresel, hukuk, hukuki, hukuka uygun
Tür: 1. kind, sort, type.
2. bot., zool. species. Türe: justice.
CÜR:
-
● tür. keşən. çəkit. çekit. çeşit. sür. sürül. (çeşitli: sürlü. sürül. türlü). biçim. oran. orantı. orac. orca. durac. durca.
http://www.adasozluk.com/
TORMIŞ: Durmuş, yaşayan, yaşar, yaşam
TORMU: Yaşam süresi, yaşam
TORU: 1- Duruş, yaşam 2- Bolluk, bereket, fazlalık 3- Doru, doru renk
TUR: 1- Durmak, yaşam, canlılık 2- İrade, istek, yargı
TURA: 1- Dura, durak, ev, mekan 2- Deriden örülen kamçı 3- Sibirya bölgesinin eski adı
TURAK: 1- Durulan yer, yaşanılan yer, mekan 2- Yaşam, ömür
TURAL: Durma, yaşama, ömür
TURAM: Olgunluk, kemal
TURAMUN: 1- Evcil, evcimen 2- Onurlu, onuruna düşkün
TURAN: Duran, yaşayan, ömür, ömürlü, yaşama direnci (Çocukları sık ölen ailelerin, uzun ömür ve kalıcılık
dileklerini içeren adlardan.
TURÇAK: Filiz, fidan
TURÇİK: 1- Durucu, kalıcı, uzun ömürlü 2- Fidan
TURDU: Durdu, sağ, salim, yaşar, yaşayan, kalıcı, ömürlü
TURGAK: Bekçi, muhafız, koruyucu
TURGAN: Duran, ömürlü
TURGAY: 1- Tarla kuşu, serçe 2- Türk/Ay
TURGUT: (Turagut) 1- Ömürlü, durucu, uzun yaşamlı 2- Belde, mekan mesken, yaşanılan yer
TURKAK: Nöbetçi, bekçi
TURSUN: Dursun, Durdu, duran, durmuş vbyaşam, ömür, uzun ömür
TURŞAK : Filiz, sürgün
TURU: 1- Duru, saf, arık 2- Duran, yaşayan, ömürlü 3- Durgun,sakin
TURUM: 1- Yaşam, ömür 2- Sükunet, durgunluk
YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.
YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür
Yör: area around or near (someone, something); neighborhood, vicinity, environs, region:
Yürümek: to walk
YÜRÜ↔ CÜRÜ ↔ JÜREV ….. YÜR ↔ CÜR ↔ YOL↔ TÜR
“Yürümek” sözcükünün nasıl değişik türkce ağizlarda “JÜRÜV” olarak da gözük dügünü ve Az-
tüerkce “CÜR” sözü haman “YÜR” ya “YOL” sözü oldukunu görebiliyürüz. Ama azerice TÜR ve CÜR
birbiriyle eşdeyerli dirler ve “YOL” anlamınada geliyürler:
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_lehceler&arama=lehceler&guid=TDK.LHC.5b98be81eafd78.25272760
YÜRÜMEK: YÜRÜ-mek (Anadolu) , YERİ-mek (Azerbaycan), YÖRÖV (Başkurt), YÖRÜ (Tatar),
JÜRÜV (Kazak), CÜRÜ (Kırkız), YÜTMAK (Özbek), YÖREMEK (Türkmen), YÜRMAK (Uyğur)
TÖRE (Anadolu Türkcesi) ↔ YOLA (Başkurt, Tatar Türkcesi)
Burada açıkca “TÖRE” sözünün açıkca “YOL” anlamında olmasını görüyürüz. Bu YOL bir tür göksel ve
kutsal yol olmalı dır bunca ki çoklu zaman onu tapmakiçün şaman göklerle bağlı olan nesnelere yada
yıldızlara bakmalı dır.
Bu şaman ve kamlık geleneki yene ALP-ER töresi olarak Çin, Kore ve Japon’nın savaşcılar devraninde
yaykınlaşuyur ki orada “YOL” anlamına gelen “TAO” ve “ZEN” inancının yaykınlaşmasına aparıb
çıkarıyur ki haman türkce “TÖRE” anlamı oluyur. Sumerlerde türklerle bir kökden dilde olduku gibi
bir kökde dinede inanıyur bunca Yıldızları yorumlamak onlarda da yaykın olun ve köksel-YOL ya
GÖKSEL-YASA ları böylece yorumluyurlarıydılar.
Sumerce “di-ri-da; ti-ri-da; te-ri-ta”, sözcükü ki “ilahi yasa, tanrısal buyuk” ya haman “töre”
anlamına geliyür tam bu “gökselliki” anlatmalıdır.
dirida [INSTRUCTION] wr. di-ri-da; ti-ri-da; te-ri-ta "(divine) instruction, order" Akk. Têrtu
↔Tanrısal Eğitim, Tanrısal Buyuruk
Bu göksellik eski türk kamlıkında ya şamlıkında, yıldızları okuyurken “ilahi ve göksel byrukları”
anlamk oluyuridi. Bu gelenek ekincilik dönemini simgeleyen sümer devrinde de Yıldızları Okumak
(yorumlamak), uykuları yorumlamak olarak yene önemini koruyur. Yıldızları Okumak rahibleri ya
şamanları Akkad-Babil devride sumerden gelen TÖRE’ni sürdürüyür. Yahudilerim Mesopotamya’ya
gelmesi onları Babil Uyğarlıkından, dilinden ve inancından etkilenmesine aparıb çıkaruyur ve
sumerce TERİTA denilen ve TÖRE “göksel, ilahi düzenler ve yasalar” anlamına gelen sözcük, önce
4200-4000 yil önce “TERTU” biçiminde AKKAD diline giriyür sonrada Aşur-Babil inancında
kullanıluyur ve sonradan “תורה (TORA)” , “TORAH”, “TEVRAT” olarak ibraniceye girib ve yahudilerin
dini kitablarına denilir. Buda Tevrat’ın söz kökeninin haman “TÖRE” oldukunu gösteriyür ki haman
“İlahi Düzen”, “Tanrı Düzeni, Yasası” anlamını daşuyur. Bu sözcük yene Sumer den Arami Dili yolıyla
İslam Dini Kiatbi olan Quranın parçalarına “SURE” biçiminde ve “TÖRE”=”Tanrı Yasaları”... anlamında
denilir. Ama bunu doğru kökeni Göksel-Yol olmalı dır ... bunca ki türkcede TÖRE ve YOL bir kökden
ve bir anlamdadırlar.
Aşağıda bunu görüyürüz:
TÖRE: TÖRE (Anadolu) , YOLA (Başkurt, Tatar türcesi)
TÜR: TÜR (Anadolu), CÜR (AZerbaycan), TÖR (Başkurt), TÖR (Tatar), TÜR (Kazak), TÜR (Kırkız),
TÜR (Uyğur)
YOL ↔ JOL
TÖRE “Tanrı” sözünden alınmıyur???
Sumercede “TANRI” sözüne “DIĞIR”, “dimer” (tiner?) ve hetta “DİNĞİR” denilir ve bu sözcük daha
çok türkce “TANRI”, ”DİNGİR”, “TARI” söziyle bir kökden dir… bu sözcük Akkadcaya, bir ayrı
sümer sözü olan “İlu” gibi giriyür ki oda Aramiceye “İlhe”ye benzer bir sözcükle girib ve ibaricede
kullanılıyur ama arabcaya “İlah” ve “Allah” olarak giriyür… buda TÖRE , TEVRAT ve SURE
sözcüklerinin, dolaysız “TANRI” sözcükünden gelmemsini gösteriyür.
diĝir [DEITY] wr. diĝir; dim3-me-er; dim3-me8-er; dim3-mi-ir; di-me2-er "deity, god, goddess" Akk. iltu; ilu
ibranice TORE, TORAH ve TEVRAT’la bağlı ibrani-yahudi kaynaklar:
torah’ın etimologisini yahudicede bir bölümü bilemiyür ama çoklusu “yasa” olarak da deyürler… :
http://www.abarim-publications.com/Meaning/Torah.html#.W5UtYugzbIU
http://www.jewfaq.org/torah.htm
https://en.wikipedia.org/wiki/Torah
Töre sözünün anlamı Clauson’nın sözlükünde :
Töre (Türk) ↔ Throne (English)
Bu kaynakda açıkca gözüküyür ki türkcede “TÖRE” yene “Throne” anlamında olan “Onorlu Yer” anlamında daşıyur.
Bu sözcük bu anlamda, nasıl ki önceden gösterildi; Etruskcadan latinceye geçmiş ve sonra Avropa dillerinde
kullanılmış dır:
<<<< töre: See tö:r (place of honor; Torah) and törü: (law).
törü: (törö:) (law) ‘traditional, customary, unwritten law’ (Torah); one of the basic political terms of the Turkish
pagan (pre-Christian and pre-Islamic) period. It was closely associated with 1 e:l (country, land) and xağan in the
sense that it could not exist without a ‘realm’ as its sphere and a ‘ruler’ to administer it. It was adopted as a religious
term both by Buddhist and Manichaean missionaries (and Jewish) in the sense of ‘a rule’ subordinate to the
prescriptions of the true doctrine or religious law, no:m, q.v. In Xak., where it was still common, it meant ‘custom,
customary law’, as opposed to the religious law of Islam (al-šari'a) and prob. also to the arbitrary decrees of rulers. It
became an early l.-w. in Mong. as döre/töre. It is not clear whether the form töre current fr. the medieval period
onwards, and still surviving in some NW languages including Kar. T., R III 1250, and SW Osm. is a direct survival of
the old word or a reborrowing fr. Mong. and some confusion arises from the fact that it is homophonous with the
word for ‘prince’ and the like in these and other languages, see tö:r. Certainly in Osm. its true origin was so far
forgotten that in Sami 449 it is spelt tura and described as a l.-w. fr. Hebrew torah. See 1 toku: (ritual). Türkü vııı
törü: occurs about a dozen times, usually in association w. 1 e:l (country, land), e.g. (my ancestors the xagans took
hold of the realm and) ölig tutup törü:g etmiš ‘having taken control of the realm organized the (system of) traditional
laws’ I E 3, II E 4; eli:n törü:si:n tuta: birmiš eti: birmiš I E 1, II E 3, etc.; o.o. by itself, (people who had abandoned
their realm and xağan, become slaves and) türkü törü:sü:n ıčğınmıš ‘given up the Türkü traditional laws (Torah)’ IE
13; ečü:m apa:m törüsi:nče: ‘according to the traditional laws (Torah) of my ancestors (Hend.)’ IE 13, II E 12: vııı ff.
Man. nom törüg yadtur-matın tıdtımız erser ‘if we have created obstacles by not preaching the doctrine and \532\
rules’ Chuas. 74-5; igid nomuğ törüg ‘false doctrine and rules’ 128; (then the king) ınča [ok?] nom törü urti
‘prescribed the doctrinc and rules as follows’ TT II io, 90-1 — törü bar erti ‘there was a rule’ (prescribing that) Chuas.
210 (alkan-), 223 (e:t-), etc.: Uyğ. viu ff. Man. kertü törülerte katığlanu ‘striving in accordance with the true rules’ TT
III 13e: Bud. Sanskrit mandanavidhau ‘in accordance with the rule for decorating’ etenmek yaratmmaklığ törösinde
TT VIII D.8; törösi bolsa:r (p-) ‘if there is a rule for it’ do. O.9; (if a man believes) ters tetrü töröke ‘in false (Hend.)
rules’ do. 0.2 (TT VI 56-7); elig törüg ağı barını tutar ‘it is the treasury that maintains (shelter) the realm and
traditional laws’ PP 9, 1-2; bu yertinčü törüsi antağ ol ‘it is the natural law of this world’ (that lovers are separated)
do. 78, 3-4; elig törüg bulğadımız erser ‘if we have disturbed the realm and its laws’ TT IV 10, 17; in TT VI and
elsewhere törü often represents Sanskrit dharma which basically means ‘law, rule’ but has much wider connotations
in Buddhist terminology; o.o. U II 10, 19-20; TT V 10, 114; Suv. 133, 15; 136, 18; TT X 500, etc.; törü toku TT
VI231, etc. (1 toku:): Civ. (joy and pleasure come to you) törülüğ törü [tegdi?] ‘equitable laws come to you’ (?) TT I
89; (in an adoption contract) 61 törüsi birle ‘in accordance with the law (or customs ?) (Torah) of the country'’ USp.
98, 3: Xak. xı törü: al-rasm ‘customs’, hence the proverb el kalır törü: kalma:s ‘a realm is abandoned, given up
(yutrak), but customs are not’ Kaš. III 221 (prov. repeated 7/25, 8); törü: al-rasm ya'ni'l--inšef ‘customs, that is equity’
III 120, 23 (1 e:l; also II 18, 1): KB törü is very common, usually for ‘civil law’, sometimes more vaguely ‘law and
order’, e.g. (the world has achieved peace) tüzüldi törü ‘the civil law has been put in order’; törü birle ‘by his laws’
(he has raised his fame on high) 103; (men of understanding have come to lay down) edgü törü ‘good laws’ 219; o.o.
252, 800, etc.; törü toku 2490, etc. (1 toku:); ögdi törü 2111, etc. (öŋdi): xııı (?) Tef. töre ‘custom’ 310: Čağ. XV ff.
töre 'edat ve qanün ‘custom, law’ Vel. 203 (quotn.); töre ... (3) rastn ıva qanün (one Turkish, one Pe. quotn.); (4)
metaph., ‘the code of law (šari'at) which Čiŋgiz Xan promulgated’ San. I73r. 14: Xwar. xıv töre ‘custom, customary
law’ Qutb 184; (pay us annual tribute, be submissive, put enmity out of your hearts) öz törepiz tutup ‘keep your own
customary laws’ Nahc. m, 17; a.o. 139, 9: Kom. xıv ‘custom; (Christian) law’ töre CCI, CCG; Gr. 251 (quotns.): Kip.
xıv dore: al-šari'a wa’l-uslüb ‘a code of law and conduct’ Id. 48: xv 'eda töre Tuh. 25a. 1; 36a. 7 (tör); 90a. 4: Osm.
xv to xvııı töre (mis-spelt türe) ‘custom, law’, etc.; common TTS I 705; II 911; III 692; IV 769.>>>> 532
<<< tö:r (ambo, podium, dais, pulpit, rostrum) ‘the place of honor’ (Torah) in a tent or room, or at a banquet, etc.;
s.i.a.m.l.g., but in SW only in Tkm. tö:r. The Sec. f. töre: mentioned by Kaš. is not noted elsewhere in this sense; it
may be the same word as that meaning ‘prince, nobleman’, and the like, which is first noted in Čağ. and s.i.s.m.l., but
see törü:. Türkü vııı II N 10 (al-; it is possible but improb. that the word here is törü:): Xak. xı tö:r (bi'1-išmem ‘with
a front vowel’) muqadda-mu'l-bayt ‘the place of honor in a house’; \529\ one says tö:rke: keč ‘pass to the place of
honor’ Kaš. III 121; töre: (with front vowels) ‘the place of honor in a house, and the seat of honor’ (šcıdruhu); hence
one says töre: yokiauh: ‘he took the scat of honor in the house’ (tašaddara fi'l-bayt); also called tö:r HI 221: KB 262
(1 e:l), 577, 614, 902, 1661, etc.; (help Moslems in distress) bayat börge učmak kör ornuo tör-e ‘God will give you
paradise and your place (will be) the seat of honor’ 3503 (the -e here is the usual verse filler which is very common in
KB, this is unlikely to be töre:): Čağ. xv ff. tör xdna šadrı ve ev bııčaği ‘the seat of honor in a house; a recess in a
house (so used)’ Vel. 204 (quotn.); tor... šadr-i xana (quotns.) San. ij2r. 9 (the next meaning ‘opposite, facing’ can
hardly belong here); töre nasab jva Ttijed-i padišahati ‘the family and lineage of rulers’ (quotn.); šehzedagen wa
awled-i pedi-šehen ‘princes and sons of rulers’ i73r. 12 (quotn.): Xwar. xııı tör ‘the seat of honor’ 'Ali 48: xıv ditto
Qutb 184: Kip. xıv (?) tö:wür (sic, under te'-wew) šadru'l-maclis Id. 40: xv šadru'l-mahen tör Tuh. 22a. 2. >>> 529
<<< …. yol ‘road, way’ 'Alt 3e: xııı (?) if the transcription is right, in Oğ. sometimes spelt yol, e.g. yolda ‘on the
way’ 248, and sometimes col (djol), e.g. colda (djolda) 228: xıv yol ‘road, way; time (s)’ Qutb 81-2; MN 114,
etc.:…>>>
Kaynak:
http://s155239215.onlinehome.us/turkic/40_Language/ClausonEDT/Clauson_EDTp1-998%2847-1035%29.htm
Sir Gerard Clauson (1891–1974)
An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish